1. /a/: Öndamaksıl [a], Artdamaksıl [ɑ]: Önses, içses, sonses: abla, alp, tane, kasap, kova; - Öndamaksıl değişkesi çoğunlukla alıntı sözcüklerde görülmektedir: «hakim, saat»

2.      /e/: Açık [ɛ], Yarı-açık [æ], Kapalı [e]: Önses, içses, sonses: değer, etkilemek, kelebek, sevgi, tere;

  • Tek seslemli sözcüklerde yalnızca açık [ɛ] değişkesi bulunur: tek;
  • Alıntı sözcüklerde uzun ve kapalı [e] değişkesi bulunur: memur;
  • Sözcük ek aldığında kökteki açık [ɛ], kapalı [e]’ye dönüşür: ben, benim;
  • Çok seslemli sözcüklerde sözcük sonuna doğru kapalı [e], açık [ɛ]’ye dönüşür: kelebek

3.      /o/:

  • Açık [ɔ] Kapalı [o]: Önses, içses: obur, yorum, palto;

  • Sonses konumundaki /o/ ünlüsü genellikle alıntı sözcüklerde bulunur: Örneğin palto, oto.

    5.      /ö/:

  • Açık [œ] Kapalı [þ]: Önses, içses, sonses: örnek, öğüt, gövde

6.      /ı/:

  • Açık [ɨ]: Önses, içses, sonses: ısırgan, kılıç, sarı, yığıl

7.      /i/:

  • Açık [ɪ] Kapalı [i]: Önses, içses, sonses: iğde, inek, iplik, keçi

8.      /u/:

  • Açık [ʊ] Kapalı [u]: Önses, içses, sonses: umut, kuğu, uğultu, tavuk

9.      /ü/:

  • Açık [ʏ] Kapalı [y]: Önses, içses, sonses: küme, üzüntü, öğüt, üye

10.   /p/: (sözcük-başı) > [ph]; /b/ > [b]; Ötümlü [b] sesi, ön- ve içseste bulunur, sonseste ise ötümsüz [p] sesine dönüşür. Türkçede genellikle sonsesinde [p] bulunan sözcükler ünlüyle başlayan bir ek alınca, ötümlü [b]’ye dönüşmektedir: kitap + ını > kitabını. « pamuk » [phɑmʊk] « sepet » [sepɛt] « şarap » [ʃɑɾɑp]; « beste » [bestɛ] « kibir » [cɪbɪɣ]

11.   /t/: /t/ > [t], /d/ > [d]; (sözcük-başı) > [th]; [d], ön- ve içseste bulunur, sonseste ötümsüz [t]’ye dönüşür. [d] sesi ile biten birkaç sözcük vardır: ad [‘αd], yad [‘jαd], öd [‘œd] gibi.; Sonsesinde ötümsüz [t] bulunan sözcükler, ünlüyle başlayan ek aldığında ötümlü [d] sesine dönüşebilir (tat + ı>tadı); Ötümsüz [t] sesini koruyan çok sayıda sözcük de vardır (şirket + inden>şirketinden). « tahta » [thɑxtɑ] « demet » [demɛt]; « demir » [demɪɣ] « kedi » [cedɪ]

12.   /k/: k/ > [k] [c]; g/ > [g] [ɟ]; sözcük-başı) > [kh/ch]; Değişkeleriyle birlikte ötümlü /g/, Türkçede yalnızca ön- ve içsesinde; ötümsüz /k/ ön-, iç- ve sonseste konumlanır.; « karton » [khɑɾtɔn] « koku » [khɔkʊ] « elmacık » [eɭmɑdʒɨk]; « kiler » [chɪɭɟɛɣ] « çekirge » [ʈʃecɪɾɟɛ] « ördek » [œɾdɛc]; « gıcık » [gɨdʒɨk] « kırgın » [kɨɾgɨn]

13.   /m/: /m/ > [m], [ɱ] /n/ > [n] , [ŋ]; Türkçede /n/ ünsüzü /v/, /f/, /k/ ile birlikte kullanıldığında [ɱ] genizsil ünsüze dönüşebilmektedir: enfes [eɱfεs] gibi.; /n/, Türkçede iç- ve sonseste dil-artdamak ünsüzleri /k/ ve /g/ ile konumlandığında ise, boğumlanma özelliğini kaybederek [ŋ] değişkesine dönüşmektedir: renk [rεŋc] gibi; « melek » [meɭɛc] « kemik » [chemɪc] « yazım » [jɑzɨm]; « nasıl » [nɑsɨɬ] « çene » [ʈʃenɛ] « niçin » [nɪʈʃɪn]

14.   /r/: /r/ > [r] (Sözcük başı) /r/ > [ɾ] (Sözcük ortası) /r/ > [ɣ] (Sözcük sonu); Türkçede çok vuruşlu [r] sözcük başında, tek vuruşlu [ɾ] sözcük ortası ve vuruşsuz [ɣ] sözcük sonu konumda bulunur. Türkçede /r/ ünsüzü, sözcük sonu konumunda ötümsüzleşerek, sürtünücü işlev taşır ve yitirilme özelliği taşır: /bir/ > [bɪɣ]. « rıhtım » [rɨxtɨm] « gürbüz » [ɟʏɾbʏz̥] « satır » [sɑtɨɣ]; « gezi » [ɟezɪ] « örgü » [œɾɟʏ]

15.   /f/: f/ > [f] /v/ > [v], [ʋ];

  • Ötümsüz [f] ve ötümlü [v] sesleri, Türkçede ön-, iç- ve sonseste bulunur.;
  • Türkçede içseste yuvarlak ve düz ünlülerle birlikte kullanılan [ʋ] bu konumda yarı ünlü özelliği kazanmaktadır:
  • /havuç/ > [hανUtʃ]. « fırıldak » [fɨɾɨldɑk] « defne » [defnɛ] « saf » [sɑf]; « vurgu » [vʊɾgʊ] « sevgi » [sevɟɪ] « türev » [thʏɾev]; « kovan » [khɔʋɑn] « soğan » [sɔ· ɑn]

16.   /s/: /s/ > [s] /z/ > [z], [z̥ ]; Ötümsüz [s] ve ötümlü [z] sesleri, Türkçede ön-, iç- ve sonseste bulunur.; Türkçede sonseste bulunan [z] ünsüzü ötümsüzleşerek [z̥ ] biçimine dönüşmektedir: /bizsiz/ > [bɪzsɪz̥ ]. « simit » [sɪmɪt] « eski » [escɪ] « pas » [phɑs]; « zeytin » [zɛ·ɪtɪn] « dizge » [dɪzɟɛ] « göz » [ɟœz̥]

17.   /ş/: /ş/ > [ʃ] /j/ > [ʒ]; Ötümsüz [ş] ve ötümlü [j] sesleri, ön-, iç- ve sonses konumlarında bulunur. Türkçede /j/ ünsüzünü içeren sözcükler yabancı kökenlidir. « şenlik » [ʃenɭɪc] « kuşluk » [khʊʃlʊk] « güneş » [ɟʏnɛʃ]; « japon » [ʒɑpɔn] « müjde » [mʏʒdɛ] « şarj » [ʃɑɾʒ]

18.   /ç/: /ç/ > [tʃ] /c/ > [dʒ]; Ötümsüz /ç/, Türkçede ön-, iç- ve sonses konumlarında bulunabilmektedir.; « çilek » [ʈʃɪɭɛc] « açık » [ɑʈʃɨk] « kulaç » [khʊlɑʈʃ]; Ötümsüz /ç/, Türkçede ön-, iç- ve sonses konumlarında bulunurken, Ötümlü /c/ Türkçede istisna durumlar dışında ( hac, sac gibi) sonseste yer almaz. « ceren » [dʒeɾɛn] « sucuk » [sʏdʒʏk]

19.   /h/: /h/ > [x] /h/ > [ç]; Ötümsüz /h/ ünsüzü, Türkçede ön-, iç- ve sonses konumlarında bulunabilmektedir. İçseste söyleyiş sırasında yitirilme özelliği taşımaktadır: /dershane/ > /dersane/ [deɾsαːnε] gibi. « hekim » [çecɪm] « pıhtı » [phɨxtɨ] « küstah » [khʏstɑx]; /mühendis/ > [ müɦendis ]

20.   /l/: /l/ > [ɬ] [l]; Türkçede /l/ ünsüzünün her iki değişkesi de ön-, iç- ve sonses konumlarında bulunur. Türkçede /l/ ünsüzü ile başlayan sözcükler genellikle alıntıdır ve bu sözcüklerde [ɭ] değişkesi ve öndamaksıl [a] değişkesi sıklıkla görülmektedir. « lokma » [ɬɔkmɑ] « algı » [ɑɬgɨ] « okul » [ɔkʊɬ]; « lüfer » [ɭʏfɛɣ] « ölçüt » [œɭʈʃt] « tembel » [tembɛɭ].

21.   /y/: /y/ > [j] /y/ > [ɛ·ɪ] , [ɑ·ɪ], [ʊ·ɪ], [œ·ɪ], [ʏ·ɪ] [ɔ·ɪ];

  • Türkçede ve pek çok dünya dilinde /y/ yarı ünlüsü, seslem sonu ve sözcük sonu konumlarında ünlü kayması oluşturmaktadır:
    • köy, say-, duy-, ney, soy, tüy gibi. Türkçede <ğ> iminin /e/ ünlüsü ile birlikte kullanıldığı sözcüklerde, ünlü kayması oluşabilmektedir.
    • Bu durumda, /i/ ile benzer konumda boğumlanma oluştuğu için /y/ yarı ünlüsü de sesletilmektedir:
    • eğlence [ε· ɪɭendʒε] ~ [εjɭendʒε], eğer [εjεɣ] gibi.
    • Yuvarlak öndil ünlüleriyle birlikte bulunan /y/ yarı ünlüsü, söyleyiş sırasında yitirilmektedir: böyle [bþ·Ilε] ~ [bþːlε] gibi. « yankı » [jɑnkɨ] « deyim » [dejɪm] « çay » [ʈʃɑ·ɪ]

a)      « Yol ayrımı çok geçmeden, koca gövdeli bir ağaca vardılar: ağaç hala canlıydı, çoktan kırılıp kopmuş kollarının yerine filizlenen küçük dallarında yapraklar vardı; ama gövdesinin içi boştu ve yolun aksi yönündeki bir çatlaktan içindeki kovuğa girilebiliyordu. Hobbitler emekleyerek içeri girdiler, kuru yapraklarla çürümüş ağaçtan oluşan zemine oturdular. »

[jɔɬ ɑˑɪɾɨmɨ ʈ͡ʃɔk ɟeʈʃ͡͡mædɛn | kʰɔd͡ ʒɑ ɟœvdeɭɪ bɪɣ ɑːd͡ ʒɑ vɑɾdɨɬɑɣ | ɑːd͡ ʒ xɑˑɭa ʈ͡ʃɔk d͡ʒɑnɬɨˑɪdɨ ʈ͡ʃkʈɑn kʰɨɾɨɬɨp kʰɔpmʊʃ kʰɔɬɬɑɾɨnɨn jeɾɪnɛ fɪɭɪzɪænɛn cʰʏʈ͡ʃʏc dɑɬɬɑɾɨndɑ jɑpɾɑkɬɑɣ vɑɾdɨ | ɑmɑ ɟœvdesɪnɪn ɪʈ͡ʃɪ bɔʃʈʊ vɛ jɔɬʊn ɑksɪ jœnʏndecɪ bɪɣ ʈ͡ʃɑʈɬɑkʈɑn ɪʈ͡ʃɪndecɪ kʰɔvʊˑɑ ɟɪɾɪɭebɪɭɪjɔɾdʊ | xɔbbɪʈɭɛɣ emecɭejæɾɛc ɪʈ͡ʃeɾɪ ɟɪɾdɪɭɛɣ | kʰʊɾʊ jɑpɾakɬɑɾɬɑ ʈ͡ʃʏɾʏmʏʃ ɑːʈ͡ʃʈɑn ɔɬʊʃɑn zemɪnɛ ɔʈʊɾdʊɬɑɣ]

b)     «O gece vagon bir sürü yokuş indi, çıktı. Ara sıra, her nedense duraklıyordu. Her duraklamada kutumuzun çelik duvarlarının ötesinde donuk, hiç bozulmayan bir sessizlik uzanıyordu, muazzam yitik toprakların, yükseklerin sessizliği.»

[ɔ ɟed͡ ʒɛ vɑgɔn bɪɣ sʏɾʏ jɔkʊʃ ɪndɪ | ʈ͡ʃɪktɪ | ɑɾɑ sɨɾɑ çɛɣ nedænsɛ dʊɾɑkɬɨjɔɾdʊ | çɛɣ dʊɾɑkɬɑmɑdɑ kʊtʊmʊzʊn ʈ͡ʃeɭɪc dʊⱱɑɾɬɑɾɨnɨn œtesɪndɛ dɔnʊk | çɪʈ͡ʃ bɔzʊɬmɑjɑn bɪɣ sessɪzɭɪc ʊzɑnɨjɔɾdʊ | mʊɑzzɑm jɪtɪc tɔpɾɑkɬɑɾɨn | jɪcsecɭæɾɪn sessɪzɭɪ:]

c)      «Ancak genel görelelik için durum bundan bütünüyle farklıdır. Uzay ve zaman artık dinamik niceliklerdir: bir cisim hareket ettiğinde ya da bir kuvvet etkidiğinde uzay ve zamanının eğriliğini etkiler ve bunun karşılığı olarak da uzay-zamanın yapısı cisimlerin hareket etme ve kuvvetlerin etkime biçimini etkiler.

»[ɑnd͡ ʒɑk ɟenɛɭ ɟœɾeɭɛɭɪc ɪʈ͡ʃɪn dʊɾʊm bʊndɑn bʏʈʏnʏˑɪɭɛ fɑɾkɬɨdɨɣ | ʊzɑˑɪ vɛ zɑmɑn ɑɾʈɨk dɪnɑmɪc nɪd͡ ʒeɭɪcɭeɾdɪɣ | bɪɣ d͡ ʒɪsɪm xɑɾæcɛʈ eʈʈiːndɛ jɑ dɑ bɪɣ kʰʊvvɛʈ eʈcɪdiːndɛ ʊzɑˑɪ vɛ zɑmɑnɨn ɛːɾɪɭerɪnɪ eʈcɪɭɛɣ | vɛ bʊnʊn kʰɑɾʃɨɬɨː ɔɬɑɾɑk dɑ ʊzɑˑɪ zɑmɑnɨn jɑpɨsɨ d͡ʒɪsɪmɭeɾɪn xɑɾecɛʈ eʈmɛ vɛ kʰʊvveʈɭeɾɪnɪn eʈcɪmɛ bɪʈ͡ʃɪmɪnɪ eʈcɪɭɛɣ]