Sesbilgisi (Phonetics)

• • •

• • • •

• • • • • • •

SES BÖLÜMLERİ (Sound Segments )

Dilin seslerinin tanımlanması ve sesler arasındaki farklılıkların belirlenmesi, alanın temel konularıdır.

BİREYSEL SESLER (Individual Sounds)

Bir sözcük çoğu zaman birden fazla sesten oluşur ama bu sesler ayrı ayrı değil, tek bir sesmişçesine, yani tek bir sürekli ses (continuous sound) olarak algılanır. Bu biçimde algılanan bir ses, dili bilenler tarafından parçalarına ayrılabilir:

  • ‘cat’ → c.a.t ‘kedi’ → k.e.d.i

← PARÇALAMA (SEGMENTING)

X

  • not n.o.t.

knot ‘ağabey’ → a.b.i kn.o.t

psycho

→ ps.y.ch.o

• Dilin seslerini tanımak, çevremizdeki diğer sesleri tanımaktan farklıdır. Örneğin, bir öksürük sesini parçalarına ayıramayız.

• Dil ve müzik birbirine benzer. Bir müzisyen bir keman parçasını oluşturan bireysel sesleri notalar halinde birbirinden ayırıp bunları kağıda dökebilirken, bu konuda eğitimsiz olan bir kişi bu parçadaki sesleri tanıyamaz ve yazamaz. Bu, bir dili bilmekle bilmemek arasındaki ayrımdır. Her anadili konuşucusu, herhangi bir eğitim almadan kendi anadilinde üretilmiş bir konuşma sinyalini parçalayabilir.

KONUŞMA SESLERİNİN TANIMLANMASI

• Konuşma seslerinin tanımlanması çok zordur. Çünkü,

örneğin, kedi sözcüğünü ardarda sesleten aynı konuşucunun bile ürettiği konuşma sinyali (speech signal) aynı değildir. Dolayısıyla, aynı sözcüğü sesleten iki ayrı konuşucunun ürettikleri sinyaller de farklıdır.

• Buna karşın, aynı dili konuşanlar birbirini anlar. • Dile ilişkin bilgimiz, bir yandan bir dilin seslerinin neler olduğunu belirlerken (hangi sesler o dilin sesleridir ve hangileri değildir), bir yandan da fiziksel olarak farklı olan seslerin aynı dilin sesleri olduğuna karar vermemizi sağlar.

• “Bugün (öksürme sesi) nasılsın?” → “Bugün nasılsın?”

• Akustik farklıklarına karşın, bir sesi diğerinden ayıran sesbilimsel özellikler, örneğin “b”yi “d”den ayıran özellikler, tüm Türkçe konuşucuları için ayndır.

– “th” İngilizcede bir sestir, ama Türkçe ya da Fransızcada ses değildir. – Sesbilim, tüm insan dillerinde bulunan bütün sesleri betimlemeyi

amaçlar.

– ILETI (mesaj) : Anlamlı bir sözce üretmenin aşamaları oldukça karmaşık olmakla beraber aşağı yukarı şöyle bir olaylar zincirini içermektedir: Öncelikle, konuşanın zihninde dinleyiciye aktarmak istediği bir ileti oluşur; ardından bu ileti konuşulan dilin seslerine uygun olan ses kalıplarına dönüştürülür ve sinirsel sinyaller tarafından farklı fiziksel özelliklerdeki sesleri üretecek olan konuşma organlarına aktarılır. Dinleyici duyma organlarıyla bu sesleri algılar ve zihninde gerekli ileti çözüm işlemlerini yaparak iletiyi çözümler. Böylece, ilk başta konuşucunun zihninde bulunan ileti dinleyicinin zihnine aktarılmış olur.

– SESBILGISININ ALANLARI:

• Akustik Sesbilgisi (acoustic phonetics): Seslerin fiziksel

özelliklerinin incelendiği alan

• İşitsel Sesbilgisi (auditory phonetics): Seslerin

dinleyiciler tarafından algılanışının incelendiği alan. • Söyleyiş Sesbilgisi (articulatory phonetics): Dildeki seslerin nasıl (hangi yoldan) üretildiğinin incelendiği alan.

• Sesbilim, ayrıca temel olarak iki farklı çalışma alanına ayrılmaktadır: SESBILGISI (phonetics), (GÖREVSEL) SESBILIM (phonology). Aşağıda, sesbilgisi alanı ile ilgili olarak yalnızca söyleyiş sesbilgisi ele alınacaktır.

SÖYLEYİŞ SESBİLGİSİ

ÖTÜMLÜ VE ÖTÜMSÜZ SESLER (Voiced / Voiceless Sounds)

Ötümlülük, titreşme (vibrasyon) ile ilgilidir. Bir ses eğer titreşiyorsa ötümlü, titreşmiyorsa ötümsüzdür. Örneğin iki kulağımızı da parmaklarımızla kapatıp “z-z-z-z-z-z“ dersek (bu diğer ötümlüler için de geçerlidir) titreşmeyi hissedebiliriz. Türkçedeki ötümlü ve ötümsüz sesler aşağıda listelenmiştir:

ÖTÜMLÜ SESLER → ÖTÜMSÜZ SESLER →

b, c, d, g, j, l, m, n, r, v, y, z ç, f, h, k, p, s, ş, t

Fısıldadığımız zaman, kullandığımız tüm sesler ötümsüz olarak çıkmaktadır. Dudakların ve dilin konumu, ötümlü ve ötümsüz seslerde aynıdır. Bunların tek farkı ötümlülük açısındandır. [± ötümlü] : Ötümlülük özelliği böyle simgeleştirilmektedir.

• • • • •

• • • • • • • • • • • • • •

• GENİZSİL (NASAL) ve AĞIZSIL (ORAL) SESLER • • /p, t, k, s/ ve /b, d, g, z/ seslerini oluşturan gruplardan

ilkindeki tüm sesler ötümsüz, ikincisindekiler de ötümlü olmakla birlikte, yani bunlar ötümlülük açısından aynı özellikleri paylaşmalarına karşın, her iki gruptaki sesler de diğerlerinden farklıdır; yani, örneğin, b ve d seslerini birbirinden ayırabiliriz. Bu, bu seslerin benzer özelliklerinin yanında ayırıcı özelliklere de sahip olduğunu göstermektedir. Bu özelliklerden biri de genizsil ya da ağızsıl olmaktır.

• m ve b seslerinin her ikisi de ötümlüdür. Öyleyse bunları ayrı sesler olarak tanımamızı

sağlayan özellikleri nelerdir?

• m genizsil bir sestir. Bu sesi çıkarttığımızda hava yalızca ağızdan değil, aynı zamanda

burundan da çıkar.

: [+ ötümlü] [+ genizsil] : [+ ötümlü] [+ genizsil]

• • m • m • • b • • NOT: Türkçede genizsil ünsüzler yalnızca m ve n sesleridir. Geriye kalan sesler

: [+ ötümlü] [+ ağızsıl]

ağızsıldır.

• • Böylece, [± ötümlülük] ve [± genizsillik] özellikleri, ünsüzlerin sınıflanmasında

kullanılan iki sesbilgisel özellik (phonetic feature) olarak belirmektedir.

• SESBİLGİSEL ÖZELLİKLER • • Dildeki bütün sesler bir yandan kimi seslerle benzer

özellikler paylaşarak aynı grupta toplanmakta, bir yandan da diğer seslerden ayırıcı özellikler taşıyarak bireysel olarak diğerlerinden ayrılmaktadır. Bu anlamda, bütünüyle aynı özelliği taşıyan iki ayrı ses bulunmamaktadır. Sesbilimin en temel amaçlarından biri, sesleri sahip oldukları özelliklere göre tanımlayabilmektir.

• Bu dersin kapsamı içinde ayrıntılı bir biçimde ele almayacak

olmakla birlikte, seslerin özelliklerinin aşağıdaki gibi belirlendiğini söylemeliyiz:

ÜNLÜLER

Çene açısının durumuna göre geniş dar a, e, o, ö ı, i, u, ü Dudakların biçimine göre düz yuvarlak ı, i, a, e o, ö, u, ü Dilin devinimine göre arkadil öndil ı, a, o, u yuvarlak: ö, ü düz e, i

• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •

• • • • • • • • • • • • • • • • • •

ÜNSÜZLER ÇIKIŞ BİÇİMLERİNE GÖRE patlamalı (plosive) b,d, g, p, t, k genizsil (nasal) m, n çarpmalı (rolled) r yan daralma (lateral) l sürtünücü (fricative) c, ç, f, h, j, s SES TELLERİNİN TİTREŞİMİNE GÖRE ötümlü (voiced) b, c, d, g, j, l, m, n, r, v, y, z ötümsüz (voiceless) ç, f, h, k, p, s, ş, t , ş, v, y, z

f, v

• ÇIKIŞ YERLERİNE GÖRE • çift dudak (bilabial) • b, p, m • dudak-diş (labiodental) • • dilucu-dişardı (dental) • d, t • dilucu-dişeti (palato-alveolar) • n, r, s, z • dil-öndamak (alveo-palatal) • • dilucu-öndamak (apical/palatal) • • dil-artdamak (velar) • • • h

k, g gırtlak (glottal)

c, ç, j, ş, y

l

(GÖREVSEL) SESBİLİM: dilin ses kalıpları

Bir önceki bölümde incelediğimiz SESBILGISI, konuşma seslerini ele almakta ve bu seslerin betimlenebileceği kullanımsal araçlar sunmaktadır. (GÖREVSEL) SESBILIM ise, insan dilindeki konuşma seslerinin çeşitli dizge ve kalıplar halinde nasıl biçimlendiğini inceler. Yani, bir dilin görevsel sesbilimi, bu dildeki konuşma seslerinin oluşturduğu dizge ve kalıplardır.

SESBİRİM: dilin sesbilgisel birimleri

Bir sözcüğü bilmek, hem bu sözcüğü oluşturan sesleri tanımak hem de bu seslerin birleşmesiyle oluşan ilgili sözcüğün anlamını bilmek demektir. Örneğin, sel sözcüğü ile karşılaşan bir Türkçe konuşuru, bir yandan bu sözcüğü oluşturucu seslerine parçalayarak /s.e.l/ seslerinden oluştuğunu bilmekte, bir yandan da anlamını anlayabilmektedir.

Buna karşın, aynı konuşucu kel ya da yel sözcüklerinin sel’den hem sesbilgisi hem de anlam açısından farklılığını da bilmektedir. Bunun kanıtı, bu üç sözcüğü rahatlıkla ayırabilmesidir. Konuşucu ya da dinleyicinin bu yetisinin altında, diline ilişkin sesbilgisi ve anlam özelliklerini bilmesi yatmaktadır.

sel /

kel /

yel

Önceki örneklere dikkat ettiğimizde, bunlar arasındaki tek farkın başlangıç sesleri olduğunu görürüz. Yani, bu sözcüklerin farklı anlamda olmalarını sesbilimsel olarak gösteren tek özellik, başlangıç seslerindeki farklılıktır. İşte bu farkı yaratan, adına sesbirim (phoneme) dediğimiz ve “dilde anlam ayırıcı en küçük birim” biçiminde tanımlanan dilsel olgudur.

EN KÜÇÜK ÇİFTLER (minimal pairs)

Sesbirimleri ayırmanın en temel yolu, bir sözcüğün bir sesinin değiştirilmesiyle anlamında değişip değişmediğini belirlemek, yani başka bir sözcüğün oluşup oluşmadığına bakmaktır. Bu biçimde ikili karşıtlık oluşturulacak biçimde yan yana getirilen sözcük çiftlerine en küçük çiftler (minimal pairs) denmektedir.

• sel / kel ← en küçük çift • sel / kal ← en küçük çift değil • baş/ aşk ← en küçük çift değil • dar/ ard← en küçük çift değil

Tabii ki, /b/ ile /k/’nin karşıtlık oluşturduğu en küçük çiftler vardır:

baş

/ kaş

Yukarıdaki çözümleme, Türkçede /s/, /k/ ve /b/ seslerinin birer sesbirim olduğunu ortaya çıkartmaktadır.

En küçük çiftlere ek olarak en küçük küme’ler (minimal set) de vardır:

baş

/ kaş

/ yaş

Bu örnek, /b/, /k/ ve /y/ seslerinin sesbirim olduklarını gösterir.

Bir dildeki sesbirimler, tüm sesbilgisel özelliklerce belirlenemeyebilir. Örneğin, Türkçede ‘açıklı/kapalılık’ anlam ayırıcı bir özellik değildir; dolayısıyla sesbirimleri belirlemek amacıyla kullanılamaz:

yel (açık /e/)

/ yel (kapalı /e/)

Sesbirim ayrımı yalnızca anlamlı iki sözcük ile kurulan çiftlerle yapılmaz. Bir sözcüğün bir sesini başka bir ses ile değiştirdiğimizde oluşan sözcük anlamsız da olsa, bu ikisi en küçük çift oluşturur, çünkü anlamın ortadan kalkması da yine bir anlama işaret etmektedir:

ayak / abak

“abak” gibi sözcüklere sesbilim çalışmalarında anlamsız sözcükler (nonsense words) ya da olası sözcükler (possible words) denmektedir. Olası sözcükler, sözlükçede rastlantısal boşluklar (accidental gaps) oluşturmaktadır. Bir rastlantısal sözcük, yine de, dilin bütün sesbilimsel kurallarına uymak zorundadır. Yani, örneğin, “axak”, Türkçe için bir rastlantısal boşluk değildir.

Sesbilimsel Olgular

Süre Kavşak Durak Ton Ezgi Vurgu

Süre

Sesbirimlerin çıkarılış süreleri dilde anlam ayırt

etmektedir. aşık aşık katil katil

Kavşak

Son sesinde ünsüz bulunan bir sözcükle önsesinde ünlü

bulunan bir sözcük arasında söyleyişte ulamayı ortadan kaldırmak amacıyla verilen kısa aradır.

Balkonaçıkmış Kaldıraç İlkbaharatyarışları Adamyatakalmış Bölüğüntankerleri

Durak

Bir tümce ya da sözce içinde bulunan birden çok

bilgi öbeği arasında verilen kısa aradır.

Karadenizhavayollarındaaksamaoldu. İzinsizinşaatagirenikiçocukyaralandı Torununuzmuhteremdedesiileanneannesinin

ellerindenöper.

Ton

Bir hecenin tiz ya da pes söylenmesidir. Efendim Ha Aman İyiyim Aferin Ya

Vurgu

Bir sözcüğün bir hecesinin daha baskılı (soluklu)

söylenmesidir.

*Türkçede vurgu genellikle son hecededir. o. ‘nur o.nur. ‘lan o.nur.lan. ‘dır o.nur.lan.dı. ‘rıl o.nur.lan.dı.rıl. ‘mış

Vurgu

Vurgu son hecede değilse yer değiştirmez. ‘tey.ze ‘tey.ze.ler ‘tey.ze.le.rim ‘tey.ze.le.rim.den

Vurgu

Üzerine vurgu almayan bir ek geldiğinde vurgu

bir önceki hecede kalır.

ça. ‘lış………. ça. ‘lış.ma (olumsuz emir) ça.lış. ‘ma (yapılan iş) o. ‘ku o. ‘ku. ma (olumsuz emir) o.ku. ‘ma (yapılan iş)

Vurgu almayan ekler

-(I)yor (geliyor) -ken (uyurken) -leyin (sabahleyin) -CA (kadınca) -mA (yapma)

Vurgu

Gelin buraya. *İlk hece vurgulandığında birkaç kişiyi çağırma *İkinci hece vurgulandığında evlenen kız

Vurgu

Çok kötü düştü. (düş. ‘tü/ ‘düş.tü) Bodrumdan aldım. (‘Bod.rum / bod. ‘rum) Ordunun silahları. (‘Or.du / Or. ‘du) Bu tür konuşma. (ko.nuş. ‘ma / ko. ‘nuş. ma) Ne güzel güldü. (gül. ‘dü / ‘gül.dü) Kardeşim vardı. (var. ‘dı / ‘var.dı) Çocuk açtı. (aç. ‘tı / ‘aç.tı)

Ezgi

Ton değişimlerinin tümüdür.

  1. Biten ezgi
  2. Süren ezgi
  3. Soru ezgisi

Ezgi

Biten ezgi: Tümcenin bittiğini gösterir. Bunu beğenmedim. ↓ Çocuklar sinemaya gittiler. ↓

Ezgi

Süren ezgi: Ses tonu ezgi doruğuyla aynı kalır ya

da yükselir.

Geldim↑→ gördüm↑ yendim. ↓

Ezgi

Soru Ezgisi: Soru tümcelerinde ortaya çıkan

ezgidir.

Geliyor ↑ mu? ↓

Ezginin anlam ayırıcı özelliği

Ali Ayşe’nin kimi gördüğünü bilmiyormuş ?/.

Odaklama

Ali Ayşe’ye KİTAP verdi. Ali AYŞE’YE kitap verdi. (ezgi) ALİ Ayşe’ye kitap verdi. (ezgi)

Odaklama

Öğrenci yarın sınava girecek. Öğrenci yarın sınava girecek. Öğrenci yarın sınava girecek. Öğrenci yarın sınava girecek. Sınava öğrenci yarın girecek