Anlambilim: Dilin Anlamı

Bir dili öğrenmek, anlamı önceden belirlenmiş ses dizilerini ve bu anlamlı

birimlerin yine anlamlı olan daha büyük birimler oluşturmak üzere nasıl bir araya getirileceğini öğrenmek demektir. Daha önce de belirtildiği gibi, bu sözcüklerin anlamı istediğimiz gibi değiştirmek konusunda özgür değilizdir. Burada, dil göstergelerinin uzlaşımsallığı, göstergelerin değişebilirliği/değişemezliği ve nedensizliği ile ilkeleri anımsamak gerekmektedir.

Bu bölümde, sözcük, öbek ve tümce anlamlarına ilişkin bir çalışma olan

anlambilim üzerinde duracağız.

Sözcüklerin anlamı

Bir anadili konuşucusu, dilindeki biçimbirimlerin anlamlarını bilmekte, bunlara ilişkin bilgi, zihnindeki Sözlükçe’de kayıtlı bulunmaktadır. Anadili konuşucularının biçimbirimlerin anlamlarına ilişkin bilgisi onların dile ilişkin bilgilerinin bir parçası, dolayısıyla da dilbilgisinin bir parçası durumundadır.

Anlamsal özellikler

Eğer suikastçi sözcüğünü biliyorsanız, bunun bir önemli bir kişiyi öldürme girişiminde bulunan bir kişi olduğunu biliyorsunuz demektir. Zihinsel sözlüğünüz, size bunun bir hayvan değil bir insan olduğunu, öldürülmek istenenin de basit değil, önemli bir kişi olduğunu söyleyecektir. İşte sözcüklere ilişkin bu tür anlamlar, sözcüğün bütün kullanıcılar tarafından bilinen anlamsal özellikleri olarak adlandırılmaktadır Bütün içerik sözcükleri ve hatta kimi işlevsel sözcükler bu özelliklerle tanımlanabilmektedir.

Anlam Koyutları (meaning postulates) : Anlamsal fazlalık kurallarına

benzer biçimsel kurallar olan anlamsal koyutlar, sözcüklerle özellikleri arasındaki ilişkiyi temel alır. Anlam koyutları, aşağıdakiler gibi birer önerme olarak ifade edilen kurallardır:

Bir şey eğer metal ise, bu katı bir nesnedir.

  • sıvı Bir şey eğer yüzüyor ise, bu bir içinde demektir.

Bir şey eğer açık ise, kapalı değildir.

Bir kişi baba ise, çocuğu var demektir.

Bunların gösterimi şöyledir:

(x) metal →(x) katı

(NOT: Metal düşünce, bir eğretileme olmadığı sürece anlamsal olarak gariptir,

çünkü düşünce [-katı] özelliklidir.)

(x) açık →(x) kapalı değil

Anlam koyutları, daha karmaşık bir bilgiyi de gösterir. Eğer bir şeye sahip seniz, o

şey size ait demektir. Bu, iki yönlü bir önermedir:

(x) (y)’ye sahip ↔(y) (x)’e ait

Anlam koyutları ve fazlalık kuralları, Sözlükçe nin parçasıdırlar.

Bir sözcüğün anlamının bir bölümü, bir kısmı yalnızca o sözcüğe özgü

olan bir dizi anlamsal özellik ve daha genel ilişkileri açığa çıkaran fazlalık kuralları ve anlam koyutları ile belirlenir.

Eşadlı ve eşsesli sözcükler nedeniyle oluşan anlambulanıklığı,

sözcüksel anlambulanıklığı (lexical ambiguity) olarak adlandırılmaktadır. Bu, daha önce sözdizim bölümünde sözünü ettiğimiz yapısal anlambulanıklığı (structural ambiguity) ile karıştırılmamalıdır. Sözlüksel anlambulanıklığında, anlambulanıklığını oluşturan, farklı yapılar olmadığından, bu tür tümcelerin farklı anlamları aynı sözdizimsel yapıya sahiptir. Oysa bu durum, yapısal anlambulanıklığında bunun tam tersidir.

Eşadlıların varlığı ve bunları içerdikleri için anlambulanıklığı taşıyan

tümceler, ses ve anlam arasında bire bir ilişki olmadığını bir kez daha kanıtlamaktadır. Yani bu durum, göstergenin nedensizliği ilkesi için farklı bir kanıt sunmaktadır.

Yani, sözcüksel açımlama eşanlamlılık (synonymy) ile ilgilidir. Dilde

gerçek eşanlamlıların olmadığı söylenir, ancak anlamları birbirine neredeyse eş olan sözcükler vardır ve bunlar eşanlamlı birimler olarak adlandırılmaktadır. Sözcükler arasındaki anlamsal benzerliğin derecesi, büyük oranda bunların ne kadar anlamsal özelliği kravat ve paylaştığına bağlıdır. Yukarıdaki örnekte boyunbağı sözcükleri neredeyse bütün anlamsal özellikleri paylaşmaktadır.